“Evet, Bu Benim” : Kadınların Sessiz Çekinceleri
Kapıyı Çalmak
Genital bölge işlemlerinden neden çekiniyoruz?
Bu yazıyı okuyorsan, belki ertelediğin randevunun ekranı hala açık. Belki “yarın bakarım” diye kapatıp üçüncü kez açtın. Belki de yıllardır aynı yerdesin: “Bir gün cesaret edeceğim.”
Biliyorum, çünkü bu his çok tanıdık…
Kendi Kendinle Pazarlık
Kapı kolunu çevirirken aklından geçenler hep benzer, yalnız değilsin:
“Acır mı?”
“Ayıp mı?”
“Ya yargılanırsam?”
“Kokar mı?”
“Akıntım var mı?”
“İhtiyacım var mı gerçekten?”
Sonra bir bahane buluyorsun. İş yoğun, hava sıcak, regl yaklaşıyor, paramı başka şeye ayırsam… O kapı bir kez daha kapanıyor. İçeride çok basit bir işlem, dışarıda koca bir yük. Gitgide büyüyen duygular. Yine kendimizi suçluyoruz: “Neden bu kadar büyütüyorum?”
Utanç Yorgunluğu
Bazen utanmaktan yorulur insan. Çocukluktan kalan “ayıp” sözcüğü, büyüdükçe yerini sessiz bir suskunluğa bırakır. Kimse öğretmez ama herkes bilsin istenir: “Nasıl davranılır, nasıl konuşulur, nasıl görünür.”
Oysa bedenin, hayatın gibi kendine özgü. Seninki sana ait; rengi, kokusu, izleriyle. Ama başkalarının “normal” diye fısıldadıkları, geceleri kulaklarına uğrar. “Ya farklıysam?”
İnan bana: farklılık kusur değildir. Farklılık, sendir. Farklılık, özeldir.
“Kontrol” Meselesi
O odaya girmek, birine “tamam, şimdi sen yöneteceksin” demek gibi gelir. Kontrolü devretmek, karanlık bir suya girer gibi ürkütür: “Dur dersem duracaklar mı?”
İşte tam burada, duyulmak istersin. İnsanın en çok ihtiyaç duyduğu şey, izin vermek değildir; izin isteyene rastlamaktır.
Ayna ile Barış
Bir gün aynanın karşısında durursun. Işığı biraz kısarsın, nefesin dalgalanır. Kendine bakıp cümle ararsın: “Normal miyim?”
Şunu duymanı isterim: Bedenin, hayatının tercümesi. Sevinçlerinin, doğumlarının, ertelemelerinin, yorulmalarının, iyileşmelerinin izlerini taşıyor. Onu onarmak, rahatlatmak, bakmak; hepsi birer sevgi biçimi. Suç değil, şımarıklık değil, lüks değil.
Odaya Girerken Yanında Olsun İstediklerin
Belki küçük bir şal; omuzlarına.
Belki sevdiğin şarkının nakaratı; kulaklarına.
Ve en önemlisi: söz hakkın. “Şimdi duralım.” demek. “Bir dakika.” demek. “Bunu istemiyorum.” demek.
Bu sözler, kapıyı içeriden kilitleyen anahtarın: kontrol sende. ????
Küçük Ritüeller, Büyük Rahatlıklar
Randevudan önce birkaç derin nefes… Omuzlarını indir, çenen gevşesin.
Sorularını not et. “Saçma mı?” diye düşünme; senin sorunsa, değerlidir.
İlk randevuyu “tanışma” gibi düşün. İşlem şart değil; bilgi almak da bir randevudur.
Kendine bir söz: “Vazgeçersem kendime kızmayacağım. Ama hazır olunca yeniden deneyeceğim.” Ve unutma: kimse hakkında kötü düşünmeyecek. Çünkü yalnız değilsin.
Yargısız Bir Oda Mümkün
İdeal odada kimse bedenini puanlamaz. Kimse seni “cesur olmadığın” için küçük görmez.
İdeal odada, soruların ciddiye alınır. Onamın sorulur. Göz göze konuşulur. Acele edilmez.
İdeal odada utanmak gerekmez, çünkü utanmana sebep bırakılmaz.
Kendine Nazik Söz
Belki yalnızca bu yazıyı kapatıp derin bir nefes alacaksın. Bu da bir adım.
Ama kendine şunu fısılda: “Bedenimle barış için acelem yok. Ama hak ettiğim saygıdan vazgeçmeyeceğim.”
Kapıları yavaşça çalmak da bir cesarettir.